5 Şubat 2008 Salı

HEBBURİ ÖĞRETİLERİ: 4. KİTAP 3. BÖLÜM

Ahmat El Kabar bir gün öğrencilerini büyük toplantı salonuna çağırdı. İçeri girdiklerinde ustanın hemen üstünde kocaman, kapkara bir bulut durduğunu gören müritler şaşırıp ürkerek bakındılar.
“Gelin,” dedi büyük usta. “Şöyle oturun bakayım çevreme.”
“O bir bulut mu ustam?” diye sordu manifaturacı Kemal, gereksiz yere soru sormaktan kafasına kaç kere yumruk yediği halde uslanmadan.
“Öyle,” dedi El Kabar ayağa kalkarken. “Şimdi sizden bu bulutu yok etmenizi istiyorum. Sonra yanıma gelin. Ben çayhanede olucam.”
“Ama ustam, nasıl yapacaz ki?” diye sordu Şamsa.
Güldü usta tam kapının orada durup. Sinirlenmişti besbelli. Sonra bir şey demeden çıkıp gitti büyüklü küçüklü ona yakın öğrencisini gittikçe genişleyen, duvarların sıvalarını arsızca yiyen bulutla başbaşa bırakarak. Hemen yere çöktü müritler. Meditasyondan başka bir çarelerinin olmadığını biliyorlardı ve aralarından bir densizin ateş yakma fikrini kaale bile almamışlardı. Gözlerini kapattıktan sonraki yarım saat büyük bir mücadeleyle geçti ve bulut azalmak şöyle dursun, her dakika daha da azdı karanlık bir iblise dönüşerek. Sonunda panik içinde açıldı çoğunun gözleri. Elleri üstlerine yağan doluyu kesmek için yüzlerini örtünce güvenlik çemberi de dağılıp gidiverdi.
“Kaçalım lan,” dedi Habeş Turri. İçeride dönen kasırgadan zorlukla duyuluyordu sesi, ama ne kadar vızıltı gibi gelse de gerekli etkiyi yaratmıştı. Kapıyı dördü beşi zorlukla açarak sırılsıklam olmuş, yedikleri doludan iyice kızarmış bedenlerini dışarıya attılar. Ardından başları önde, ayakları geri geri giderek çayhanenin önüne geldiler. Kemal öne çıktı. Tokmağı çevirdi. Aralanan kapıdan şöyle bir uzattığı başını hemen geri çekti sonra ve “Aman bilader, ben yokoluyom,” diyerek sıvıştı.
Büyük Usta Ahmat El Kabar, masada, başını iki elinin arasına almış, kara kara düşünürken hemen üstünde başka bir bulut büyümekteydi...

Hiç yorum yok: