Bir gün Ahmat El Kabar öğrencisi Şamsa’ya sordu. “Düşünde düş gördüğünü gören adam kimin düşüdür ey Şamsa?”
“Eee,” dedi Şamsa. “Düşü kim görüyor ustam, ben mi?”
“Öyle diyelim,” dedi El Kabar sinirlendiğini biraz belli ederek.
“O zaman o da benim düşümdür ustam,” dedi Şamsa hiç düşünmeden, büyük bir hevesle. Ama ödülü okkalı bir tokat oldu. “Bu daha başlangıç,” diye tehdit ederek döndü gitti Ahmat El Kabar.
Korkmuştu Şamsa. O gece meditasyon yaparken ustasının söylediklerini düşündü ama aklına hiçbir şey gelmeyince yana devrilip horul horul uyumaya başladı.
Düşe her zamanki gibi, ustasının kendisi için açtığı kapıdan girdi. Çevresine bakındı yabancı bir tavırla. İlk defa geliyordu oraya. Asma bahçelerinin arasından yürüyüp bir tapınağa ulaştı. Güneş tapınağın üstüne çökmüş duvarları yiyordu. İçeride çekirdek çıtlarken buldu Ahmat El Kabar’ı ve baktı ona ustası huysuz bir tavırla.
“Düşümde niye rahatsız ettin beni Şamsa,” diye sordu sonra.
“Bir yanlışın var ustam,” dedi Şamsa. “Bu benim düşüm. Senin benim için açtığın kapıdan girdim az önce.”
Kalkıp öğrencisinin yanına geldi Ahmat El Kabar. “Öyle demek, madem senin düşün o zaman bu da canını acıtmaz,” deyip sıkı bir tokat aşketti Şamsa’nın suratına. Çocuğun canı fena acımış ve anırarak uyanıvermişti. Sabah olduğunu görünce heyecanı yatışıp haykırışını keserek ağzını kapattı. Beş parmağın izinin çıktığı suratını ovarak doğruldu. Kapı açıldı o sırada. Ahmat El Kabar oradan içeriye seslendi: “Şu anda ben kimin düşündeyim Şamsa. Senin mi yoksa düş gören Ahmat El Kabar’ın düşünde gördüğü Şamsa’nın mı?”
“Bilmiyorum usta,” dedi Şamsa ve ağlamaya başladı salya sümük. Ahmat El Kabar yüzünde tatlı bir tebessümle yürüyüp sarsarak uyandırdı öğrencisini…
5 Şubat 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder